1 Kasım 2019 Cuma

Sorumluluk Üzerine Bir Anım


babam anlayışlı biridir, ancak yine de evde bazı kurallar vardı, örneği saat 19 da önce evde olmamız gibi. kahvaltı, öğlen yemeği ve akşam yemeğinde hep bir arada sofra başında olmamızı önemserdi.
askerden döndükten sonra bir gün babam dedi ki "oğlum, eve geç gelebilirsin ve akşam arkadaşlarında kalabilirsin, ancak bize haber ver", ben de " baş üstüne babam" dedim. hep de öyle yaptım, disiplinli ve duyarlı bir çocuktum, ama bir gün bir şey oldu.
arkadaşlarıma misafirliğe gittim, çok eğleniyorduk, gürültü patırtı, müzik dans, öyle neşeliydik ki zamanın nasıl aktığından habersizdik, bir an kendime geldim, bir soluklandım ve duvardaki saate baktım, saat tam gece yarısıydı! şaşırdım, annem, babam saat 22 de uyurlar. kendi kendime dedim ki "şimdi arasam uyandırmış olacağım, artık ne yapalım.
neredeyse sabah kadar eğlendik, sabah erkenden taksiye binip eve gittim, sabah saat 8 olmuştum, annem her zamanki gibi kahvaltı sofrasını dizmiş, semaveri hazırlamış, bardakları getirmişti. babam giyinmek üzereydi, dışarı çıkacaktı. " baba selam" dedim, babam yere baktı, sonra " baba özür dilerim, gece arayacaktım, ama geç olunca kıyamadım." dedim.
babam çıkar ayak merdivenlerde eğildi ayakkabılarını giydi ve kafasını kaldırdı ve dedi "sevgili oğlum ben seni biliyorum, sana bir zarar gelmeyeceğini biliyorum, ama anne ... sabaha kadar ağladı"
çok utanmıştım, doğru mutfağa gittim, "anne özür dilerim" dedim, annem bir şey demedi, ama kafasını kaldırınca, gördüm ki gözleri şişmiş... çok üzüldüm...
annem bir şey demedi, otur kahvaltını yap dedi, sonrada bana çay koydu.
sevginiz varsa, onu verin bekletmeyin, çünkü sevgi verdikçe çoğalır.
bu anım, bizi sevenlere karşı sorumluluk duygumu geliştirdi, ve yine daha duyarlı hareket etmeye çalıştım. merakta bırakmamak, başka bir sevgi türüdür, illa seni seviyorum demek gerekmeyebilir.
sevgiyle kalın.
Dr. Anooshirvan Miandji
annem babam hayattalar ve onlar özlüyorum.


13 Temmuz 2019 Cumartesi

Filozof Meşe

Herkes üzerine düşeni yapmazsa ne olur? Yükümüzü başkasına taşıttırmak istesek ne olur? Toplu halde tembellik iyi midir? Rahata düşkünlüğün bedeli nedir? Uzun zaman önce yapılmış hatalar düzeltilebilir mi? Bir hatayı kabul etmemek ikinci hata mıdır? Doğruyu yanlıştan ayıran nedir?

Neden bazıları doğrulara inanmak istemez? Neden bazıları sorunları çözmek yerine onlarla yaşamayı ve acı çekmeyi sever? Acı çekmek kader mi? Düşünmek çok zor bir iş mi? Dedikodu bir düşünme şekli mi? Kendisini eleştirmeyen toplumu ne bekler?

Tek başına kalmak yanılmak mı demektir? Vazgeçmeyenler için bir olasılık daha var mıdır?

Bu sorulardan bazılarını merak ediyorsanız Filozof Meşe'yi okumanız gerekebilir.

27 Ekim 2018 Cumartesi

ECZACILIK PARADİGMASI VE MARUZİYET

Paradigma1 kavramını ilk defa bilim filozofu Thomas Kuhn “Bilimsel Devrimlerin Yapısı”2 eserinde ele aldığında bilim tarihine yeni bir açı kazandırdı. Harvard Üniversitesi'nde Kuantum Fiziği alanında doktorasını yapmış Kuhn, kısacası kitabında şunu demek istedi:

“…arkadaşlar, hani siz patates kızartmasını seviyorsunuz ya, ben mutfaktan geliyorum, o patatesin nasıl bir patates olduğu, nasıl bir yağda kızardığını, mutfağın nasıl pis olduğunu orada ne biçim farelerin gezdiğin bir anlatayım da bir daha patatesi yerken size biraz farkındalık gelsin…”

Peki Kuhn paradigma kavramını nereden bulmuştu? Ludwik Fleck başarılı bir mikrobiyolog olmasına karşın “Bilimsel Gerçeklerin Yaratılış ve Gelişimi”3 kitabında örgütlü ve kurumsallaşmış bilimsel bilgi egemenliğine linguistik bir eleştiri getirmiş ve bir kavramın çıktığı sosyal çevrenin yapısına göre farklılık gösterdiğini açıklamıştı. Aslında Fleck, Ludwig Wittgenstein’ın dil felsefesi çalışmalarından4 haberdardı. Wittgenstein son dönem çalışmalarında kısacası şunu diyordu:

“…bir sözcük, bir tanım ve bir kavram, çıktığı bağlam içinde tanımlanır.”

Yani bir tanım uygulandığı sosyolojiye göre değişkenlik gösterir. Burada bir nokta koyup tekrar Kuhn’a dönelim, zira bu iki kavramı arasında bağ var.
Aslında hikâyenin arka planında ilginç bir dönüm noktası daha vardı. 20 Y.Y. başında Karl Popper5 şöyle bir açılım yapmıştı:

“…tüm ördekler beyazdır dersek, tüm ördekleri bulup getirmemiz gerekir ki bu neredeyse imkânsızdır, am tüm ördekler beyaz değildir dersek, siyah ( veya başka renkte) bir ördek bulmamız yeterlidir…”

Böylece pozitivist düşünce akımının getirdiği doğrulamaya6 tezine, yanlışlama7 gibi devrimsel bir şerh düşmüştü. Popper’in önerisi bilim felsefesinde neredeyse çığır açmıştı. Hem işe yaramıştı ve hem birçok çalışmaya ilham kaynağı olmuştur. Ancak zamanla bu varsayımda8 arızalar görülmeye başladı. Bu arızayı en iyi tanımlayan Kuhn oldu. Kuhn kısacası şöyle bir düzenleme getirdi:

“….(Sayın Popper ) bazı teoriler yanlışlansa da, onlara inanan insanlar yaşadığı sürece yaşamaya devam eder.”9

Kuhn burada bilim sosyolojisinin ne denli önemli olduğunu anlatmış oldu. Kuhn, Fleck ve Wittgenstein çevresinde dolaştığı paradigma kavramı, neden toplum ile ilişkisi önemlidir? Bilim felsefesindeki bu yaklaşımla eczacılığın ilgisi nedir? Sizi biraz daha bekleteceğim.
Ünlü Fransız sosyolog Pierre Bourdieu10 eserinde11 Alan Teorisi12 kuramında özetle şöyle der:

“ bir cemiyetin kararlarını o cemiyet vermelidir, bu alan teorisidir. Sözgelimi bir meslek grubu o meslek hakkında karar mercii olmalıdır. Yani, o cemiyetin bir habitusu13 olmalıdır.”

Şimdi gelin puzzle'ın parçalarını birleştirelim:
1.     Bir toplumun bir paradigması olmalı.
2.     O paradigma o toplumun ortak yaşam alanı üzerine inşa edilir.
3.     O ortak yaşam alanının bir ortak dili olmalıdır.
4.     Bu dilin oyun kuralları, o toplum tarafından iyi bilinmelidir.

Şimdi bu dört soruyu eczacılık mesleğine uygulayalım:
1.     Türk Eczacılar toplumunun paradigması var mı?
2.     Eczacıların ortak bir yaşam alanı var mı?
3.     Eczacıların habitusun ortak dili var mı?
4.     Eczacılar toplumunun oyun kuralları açık ve seçik mi?
Eczacılıkla ilgili tüm kararları eczacılar vermelidir. İlacın tek uzmanı eczacıdır. Halka en yakın sağlık danışmanı eczacıdır. Bu tanımlamalar doğru, açık ve seçik ise neden eczacılık fakültelerinin sayısı sekizden kırka çıkınca eczacılara sorulmuyor? Neden ilaç fiyatları değiştirilirken eczacılara sorulmuyor? Neden vatandaş leblebi ile antibiyotiğin farkını bilmediğinde eczacılara sormuyor? Neden ilaç depoları kârına kâr katarken eczacılara danışmıyor? Neden ilaç firmaları bazı ürünlerini marketlere verirken eczacılara sormuyor?

Neden eczacılar sürekli maruz kalıyor? Bu maruziyetin bedeli nedir, sebebi nedir ve çözümü nedir?

Değerli meslektaşlarım, klinik eczacılık, fitofarmasi, eczacılıkta uzmanlık gibi sözde çözüm önerileri bizim eczacılık sosyolojisinden çıkmış ihtiyaç türleri değildir! Bunlar ABD ve AB eczacılar cemiyetlerinin, o toplumların ihtiyaçlarına cevap vermek için onların paradigmasından çıkmış sonuçlardır. Biz kendi paradigma tanımımızı yapmadan, kendi sosyolojimizi oluşturmadan kalıcı bir çözüm bulamayız. Ne paradigma olur ne de paradigma değişimi14 olur.
Bana sorarsanız, daha derin bir soru var o da şu sorudur, Türk Eczacılar Cemiyeti, cemiyet midir, cemaat midir?15 Yani kendi kararlarını kendisi veren bir toplum mudur yoksa sadece bir zümrenin karar verdiği topluluk mudur?
Değerli meslektaşlarım, eczacılık sosyolojisine bize özgün, bizim toplumun mayasına ve bağlamına uygun16  bir çözüm önerisi çabası içindeyim. Eğer yazıyı itina ile okuduysanız benim yaptığım özeleştiriyi siz de yapmış bulunacaksınız “ biz hiç ama hiç sosyolojik çalışma yapmamışız”.
Keşke mesleki sorunlarımızı eczanelerin dekorasyon, ürün çeşitliliği, gösteriş amaçlı kongreler veya diğer pansuman yöntemler ile çözebilsek ama kanımca bir mesleği kıymetli kılan nesneler değil öznelerdir. Yani bizi biz yapan insan kaynağı ve o insan kaynağının bilgelik17 düzeyi.
Saygılarımla,
Anooshirvan Miandji*
miandji@bilkent.edu.tr




*Anooshirvan Miandji Kimdir?


İran Azeri Türkü olan Miandji ( miyancı okunur), 1995 senesinden beri Ankara yaşamaktadır.
Gazi Üniversitesinde Eczacılık okuduktan sonra, aynı üniversitede Farmasötik kimya bölümünde 1.lik derecesiyle uzmanlık derecesi aldı. 2004 den beri Bilkent Üniversitesinde Farsça Dersler vermektedir. Şu Anda Ankara Üniversitesi Felsefe bölümünde Bilim tarihinde doktora öğrencisidir. Oxford Üniversitesinden 2016-2018 yılları arası Bilim Felsefesi18, Eleştirel Düşünme19 ve Bilgi Teorisi20 üzerine eğitimi aldı. Maya Okullarına danışmanlık vermektedir. Çeşitli üniversiteler, kurumlar ve okullarda eczacılık, bilim ve felsefe üzerine birçok söyleşi yapmıştır.
Yazdığı Eserler: Modern Farsi (1994, İran) , Digital konuşma sözlüğünü (1996,Türkiye) , Beginner’s Persian (1997, ABD) , Farsi-English/English-Farsi Concise Dictionary (2003, ABD) , Tıbbi Bitkiler Atlası (2010, Türkiye) , Süzme Felsefe ( 2012, Türkiye) , Majistral Reçeteler (2013, Türkiye), Samanadam (2015, Türkiye) , Eczacı Plan Defteri (2016, Türkiye) , Filozof Meşe ( 2018, Türkiye) ve Muz Cenneti (2018, Türkiye)
Çevirdiği Samed Behrengi'nin kitapları21Küçük Kara Balık (2014), Bir şeftali bin şeftali ( 2014), Sevgi masalı (2016), Püsküllü deve (2016), Ulduz ve Konuşan Bebek (2017), Pancarcı Çocuk (2017), Güvercinci Çocuk (2018), Deli Dumrul (2018)
Aldığı ödüller: Mucitler yarışması 1. lik 200722 ve 201023Altın Havan 201324

REFERANSLAR
1.     Düşünce manzumesi
2.     Bilimsel Devrimlerin Yapısı (The Structure of Scientific Revolutions,1962), Thomas S. Kuhn'un bilim tarihi üzerine bir analizidir. Yayınlanması bilimsel bilginin sosyolojisi alanında bir kilometre taşı olmuş, çokça tartışılmış, paradigma ve paradigma kayması kavramlarını popülerleştirmiştir.
3.     Genesis and Development of a Scientific Fact, 1935 ( Türkçeye çevrilmemiştir.)
4.      Felsefi soruşturmalar, Philosophical Investigations (Almancası: Philosophische Untersuchungen), 1953
5.     Bilimsel Araştırmanın Mantığı, 1934
6.     verification
7.     falsification
8.     Hypothesis
9.     İnsan psikolojik bir varlıktır. Kendini aldatmaya yatkındır.
10.  Pierre-Felix Bourdieu, Fransız sosyolog, antropolog ve felsefeci (1930-2002). II. Dünya Savaşı sonrasının en yaratıcı ve en verimli araştırmacılarından olan Bourdieu günümüz sosyolojisinin temel kuramcılarından biridir. Avrupa Sosyoloji Merkezi'nin kurucusudur.
11. Distinction: A Social Critique of the Judgment of Taste (1979)
12. Field Theory
13. Bourdieu sosyolojisinin temel kavramlardan biri olan habitus, toplumsal faillerin algılama, hissetme, düşünme ve davranma şemaları olarak içselleştirdikleri toplumsallık anlamına gelir.
14.  paradigm shift
15. Cemaat ve Cemiyet (Gemeinschaft/Gesellschaft) F. Tönnies
16.  context
17. 2013 senesinde uluslararası kişiye özel ilaç hazırlayan bir firma Hollanda’dan benimle temasa geçti. Türkiye’deki ilaç sektör hakkında görüşlerimi istediler? Ben de kendilerine beni nasıl buldunuz diye sordum. Onların verdiği cevap manidardı “ …biz yatırım yapmak istediğimiz ülkelerdeki eczacıların seviyesi ölçmek için onların entelektüel sermayesine bakarız, birkaç yöntemi var ama biri de yayınlanmış kitap sayısı, içerik zenginliği ve çeşitliliğidir. Kitapları incelerken o kitapların içeriğinin o ülkedeki eczacılar tarafından oluşturulup oluşturulmadığı da başka bir kalite ölçeğidir. Türkiye’deki tek ilaç hazırlama kitabını ( Majistral Reçeteler) sizi yazdığınızı fark ettik, kitabı temin edip inceledik, böylece size ulaştık.” Yani Ankara’dan Bolu’ya kadar yer kaplayan Hollanda’nın nasıl akıl yürüttüğünü, bu küçük ülkenin neden 92 milyar Euroluk tarım ihracatı ile dünya 2. si olduğu belli oluyor. Aklıma Aristoteles'in bundan yaklaşık 2350 sene önce söylediği söz geldi “bir toplumun toplum olabilmesi için, bir tabakanın düşünmek için zaman ayırması zorunludur.”
18.  Philosophy of Science
19.  Critical Reasoning
20.  Theory of Knowledge
21. Bilgi Yayınevi
22. Kanal D
23. NTV
24. Majistral Reçeteler ve Tıbbi Bitkiler Atlası Kitabından dolay
Link: https://www.rxformat.com/index.php?route=pavblog/blog&blog_id=42




16 Ağustos 2018 Perşembe

Filozof Meşe ve Muz Cenneti ( yeni çıkan kitaplar)


Filozof Meşe


Herkes üzerine düşeni yapmazsa ne olur? Yükümüzü başkasına taşıttırmak istesek ne olur? Toplu halde tembellik iyi midir? Rahata düşkünlüğün bedeli nedir? Uzun zaman önce yapılmış hatalar düzeltilebilir mi? Bir hatayı kabul etmemek ikinci hata mıdır? Doğruyu yanlıştan ayıran nedir?

Neden bazıları doğrulara inanmak istemez? Neden bazıları sorunları çözmek yerine onlarla yaşamayı ve acı çekmeyi sever? Acı çekmek kader mi? Düşünmek çok zor bir iş mi? Dedikodu bir düşünme şekli mi? Kendisini eleştirmeyen toplumu ne bekler?

Tek başına kalmak yanılmak mı demektir? Vazgeçmeyenler için bir olasılık daha var mıdır?

Bu sorulardan bazılarını merak ediyorsanız Filozof Meşe’yi okumanız gerekebilir.

https://www.bilgiyayinevi.com.tr/filozof-mese


Muz Cenneti

Ayda muz var mı?
Muz için aya gidilir mi?
Maymun ile insan arasındaki benzerlik ve fark nedir?
Her proje uygulamaya değer mi?
Tüm sorunları teknoloji  çözebilir mi?
Mühendislik her şeye kadir mi?
Sosyal bilimlerin önemi nedir?
Bu soruların yanıtlarını ve fazlasını öğrenmek için Muz Cenneti onu okumanızı bekliyor.


https://www.bilgiyayinevi.com.tr/muz-cenneti



16 Haziran 2018 Cumartesi

Kim yetiştirdi? #HayvanaSiddetSuctur

masum hayvanlara, insanlara, çocuklara ve diğer tüm canlılara şiddet uygulayan zihinyeti ceza ile durduramazsınız. 
sonuca odaklanarak kalıcı çözüm getiremezsiniz, sebepleri
bulmalıyız.
bunca canavaı toplum hangiş ara doğrudu, büyüttü ve kullanıma sundu??!
Bu sosyolojik bir sorun, bunu ceza verek engelleyemezsiniz zira sorun zihniyette, 
kafa yapısı değişmelidir. Niye bu toplum özeleştir yapamıyor, niye utanmıyor!
Bu ülkede kadınlara, çocuklara ve hayvanlara bunca şiddet uygulanırken, klaviyede bu yazıları bir erkek olarak yazmaktan utanç duyuyorum ve hepsinden özür diliyorum.
Erkelerin üzerindeki utanç çok büyüktür...
Bu masum hayvandaki bakışa iyi bakın, "...acaba siz insanlardan çok mu şey bekliyoruz?" diyor adeta.

"Hayatımın en büyük direnişindeyim, 
İnsan kalma direnişi."
Anooshirvan Miandji